7 Haziran 2017 Çarşamba

Sade(ce) kafa temizliği

Kafamın içinde arı kovanı varmış gibi oluyor bazen. Ev üstüme geliyor; sanki mutfak fayanslarına yapışmış yiyecekler (acaba yiyecekler birinin küçük midesi yerine neden yerlerde?) bataklık oluyor, ütülenecekler dağ olup üstüme devriliyor, çekmecelerin içleri bubi tuzağına dönüşüyor falan... Bir ara sürekli yavruya yemek hazırla, yedirmeye çalış ama mutfağı toplayamadan çık, 2 tam, 2 ara öğün artığı ortadayken akşam yemeği faslı başlasın... şeklinde ilerliyorduk ve sonunda bir akşam kendimi "ben mutfak toplamak istemiyorum yaaaa" diye haykırarak ağlarken buldum. Kocam zavallı mutfak toplamadığı için değil, o işten gelmiş yavruyla biraz zaman geçirsin hem de mutfaktan uzak tutsun diye odaya ben yollamıştım halbuki...


Neyse işte, böyle böyle delirmeler baş gösterince çareyi eşya ayıklamakta buldum. Her köşe bucağı peyderpey elden geçirdim evin yarısını attım ya da ihtiyacı olanlara dağıttım. Sadeleşmekle ilgili türlü şeyler okudum. Yok olmadı ferahlamadım. 

Geçen hafta "Basit ve Mutlu Yaşam" kitabını okudum. İstediğim şeyi yine bulamadım. İçinde tavsiye ettiği sorumluluk bölüşme, fazla eşyalardan kurtulma, yapılacakları not alma ve günce tutma gibi önerilerin hemen hepsini zaten yaptım, yapıyorum. Tek yap(a)madığım ve belki en önemli kısım kendini mutlu edecek şeylere daha fazla zaman ayırmak. O da yavru küçükken, uyumuyorken ve yalnızken zor be güzelim. Ben o hakkımı annemler ziyarete gelip de yavruyu devralınca kullanabiliyorum :) Bunun bendeki çözümü anneannenin gelmesi, zaten somut bir öneri göremedim ben bunun için. Şaka bir yana, kitap bende çocuklar büyüyünce bir parça daha rahatlıyorsun hissinden başka bir şey oluşturmadı...

Bir de yaz gelmeden önce kapsül gardrop olayına merak saldım ama daha önce bahsettiğim sıfır eksi bir beden olma sorunu yüzünden istediğim parçaları asla alamayacağımı bildiğimden ve zaten işe dönmeden önce evden uzaklaştığım tek mesafe; park, market ve piknik yeri üçgeni olduğundan o hevesten de şimdilik vazgeçtim.

Döndüm dolaştım, yine; insanın kafası rahat olacak arkadaş (bknz çok söylenen hiç yapılmayan özlü sözler rehberi) noktasına geri geldim. Bu çok genel gibi görünen ama daimi huzur ve genişlik halini kazanmayı işaret eden laftan yola çıkarak, rahatlamak için daha fazla okumaya karar verdim. 


Yaa, aslında bir terapi ne güzel olurdu diye düşünüyorum bu aralar. Zaten memleketin durumu bile hepimizi terapilik (yeni kelime!) hale getirmişken, bir de üstüne çocuk sahibi olmuş; korkuları, takıntıları ve kaygıları hortlamış, aynı zamanda bir gülüşle sarhoş olma, kendini süper kahraman gibi hissetme, olsun yaa herşey geçer deme olgunluğunu bir anda yaşamış anne kişileri olarak bence terapi gerekli. 

Okumalarım beni bir yere götürmezse gerçekten bunu da düşüneceğim; grip olmadan zencefille hastalık atlatma olayı misali, kafayı kırmadan  içini derleyip toplamak ve bünyeyi kuvvetlendirmek için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...